Dermatoloji Kozmetik

P.R.P. Nedir?

"Platelet rich plasma" platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulamasının kısaltılmış adıdır.

Bir kişiden alınan az miktardaki kanın santifrujdan geçirilerek (ayrıştırılarak) bileşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen "platelet yönünden zenginleştirilmiş plazmanın" yine aynı kişiye cilt gençleştirme ve yapılanmasına destek olma amaçlı enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir.

P.R.P. sistemi; vücuda enjekte edildiği bölgelerde kök hücreleri uyarıp, aktif hale geçirirerek dokuların yenilenmesine yardımcı olan bir yöntemdir.

 

Kişiden alınan bir miktar kan santrifüj işleminden geçirilerek plateletlerin ayrışması sağlanır. Ayrışmış plateletler normalden 10 katı kadar daha fazla yoğunluğa sahiptir. Elde edilen ayrışmış plateletler (trombosit hücreleri) tedavi yapılacak bölgeye enjekte edilir. Plateletler cilt alında büyüme faktörlerinin serbest kalmasını sağlar. Büyüme faktörleri kolajen ve hyaluronik asit üretimini arttırarak onarımın gerçekleşmesi, kırışıklıklar-akne gibi cilt problemlerinin etkili biçimde giderilmesi ve yenilenmesinde etki gösterir.

P.R.P. işlem süresi en fazla yarım saattir ve mezoterapi tekniği ile uygulanır.

Kişiden alınan bir miktar kan santrifüj işleminden geçirilerek plateletlerin ayrışması sağlanır. Ayrışmış plateletler normalden 10 katı kadar daha fazla yoğunluğa sahiptir. Elde edilen ayrışmış plateletler (trombosit hücreleri) tedavi yapılacak bölgeye enjekte edilir. Plateletler cilt alında büyüme faktörlerinin serbest kalmasını sağlar. Büyüme faktörleri kolajen ve hyaluronik asit üretimini arttırarak onarımın gerçekleşmesi, kırışıklıklar-akne gibi cilt problemlerinin etkili biçimde giderilmesi ve yenilenmesinde etki gösterir.

P.R.P. işlem süresi en fazla yarım saattir ve mezoterapi tekniği ile uygulanır.

  • Tüm cildin yapılanmasında, parlak ve sağlıklı görünüm elde etmesi için
  • Saç ekimi sonrası veya saç problemlerinde
  • Yüz, boyun, dekolte, bacak, eller ve kolların estetik tedavisi
  • Oluşmuş kırışıklıkların giderilmesi, elastikiyet kaybı
  • Oluşmuş olan yara, çatlak izlerinin iyileşmesine destek olmak amacıyla
  • Hiperpigmentasyon
  • Kolajen azalması
  • Dermal-epidermal bağlantı noktasında düzleşme
  • Atipi Epidermal hücre
  • Solar radyasyon ve Photochemical etkileri
  • Lazer veya kimyasal peeling uygulama sonrası cildin yapılanmasına yardımcı olmak
  • Kol altı veya göğüs sarkmalarında toparlamaya yardımcı olmak amaçlı olarak güvenle kullanılabilir.

P.R.P. uygulama seansları için önerilen; 3 veya 4 seanstır. 15 gün arayla seans uygulamaları yapılır.

İlk uygulama sonrası cildin aydınlanması ve parlaklığı ciltte hemen ortaya çıkar. Yapılanma veya onarım süreci uygulanan seanslar sonrasında etkili biçimde görülmeye başlanır.

Uygulanan seanslar sonrasında ortaya çıkan yapılanma-onarımın kalıcılığının sağlanması için idame seansları yıl içinde 1 veya 2 seans olarak önerilir.

Ağrı veya ciddi bir acı hissedilmeden güvenle uygulanan P.R.P. yöntemi tüm cilt problemleri için etkin bir tedavi şeklidir.

Mezoterapi; kelime olarak orta deri tedavisi anlamına gelmektedir. Mezoterapinin temeli, tedavi edilecek bölgeye 4-6 mm uzunluğunda çok ince iğneler kullanılarak çok küçük miktarlarda ilaçları lokal olarak enjekte etmeye dayanan tamamen tıbbi bir eylemdir.

Mezoterapi, uzun zamandan beri estetik tıpta en sık talep konusu olan lipodistrofi veya selülit konusunda en seçkin tedavi biçimini oluşturmaktadır.

Mezoterapi ilaçları, endikasyona göre değişen çeşitli ilaç karışımları 5-10 dakika gibi bir süre içerisinde deri altına enjekte edilir.

Mezoterapi, estetik alanında aşağıdaki alanlarda kullanılır...

  • Selülit
  • Saç dökülmesi
  • Ergenlik ve hamilelikte oluşan çatlaklar
  • Yüz gençleştirme
  • Yara izleri, (skatrisler)

Estetik harici alanlar olan romatoloji, dolaşım problemleri (varis, varis ülserleri), migren, spor hekimliği gibi alanlarda da mezoterapi sıkça kullanılmaktadır.

Mezoterapi seans aralıkları minimum 1 hafta olmalıdır. Bir seansta enjekte edilen ilaç dozu 10 cc'yi aşmamalıdır. Mezoterapide ortaya çıkan yan etkiler genellikle seans aralığı ya da dozaja dikkat edilmedi ise görülmektedir.

Mezoterapi uygulanmaması gereken durumlar

  • Kalp yetmezliği
  • Diyabet (şeker hastalığı)
  • Böbrek rahatsızlıklarında
  • Antikuagülan tedavi altındaki hastalarda

Mezoterapi, etkinliği bütün dünyada kanıtlanmış bir geleneksel tıp yöntemidir. Birçok ülkede uygulanıyor olması, her gün binlerce doktorun hastalarına uygulaması, yararlı bir yöntem olduğunun en güçlü kanıtıdır.

Mikro İğneler İle Cilt Gençleştirme

Cilt bakımına yeni bir boyut kazandıran Dermal Roller üstündeki iğneler sayesinde cildin alt tabakası olan dermisi uyararakçatlaklara, yara ve yanık izlerine, selülite, akne izlerine, saç dökülmesine ve kırışıklıklara köklü bir çözüm getiriyor.

Bütün bunların yanı sıra gözaltı morluk ve torbalarına çözüm olarak nitelendirilen Dermal Roller sizlere evinizin konforunda kullanım kolaylığı sağlıyor.

Dermaroller Nedir?

Dönen bir başlık üzerinde, mikro düzeyde hazırlanmış ve simetrik olarak yerleştirilmiş genelde 192 adet iğnenin olduğu bir araçtır. Tedavi, özel olarak hazırlanan bu iğnelerin farklı açılarla hedeflenen bölge üzerinden geçerek ciltte mikro kanallar açmasını esas alır.

Cilde zarar vermeden yara iyileştirme mekanizmasını (kollajen, elastin ve hyalüronik asit üretimi) uyararak, akne (sivilce) izlerinden geniş gözeneklere, yoğun saç dökülmesinden cilt çatlaklarının giderilmesine ayrıca göz altı torbaları ve morlukları, yanık skarları, cilt lekelerine kadar pek çok alanda oldukça büyük başarı sağlar.

Dünyada "mesoroller" ve "microneedling" isimleri ile de bilinen Dermal Roller, cilt üzerine uygulandığında cm2'de 250-400 adet arasında mikro kanal açar, açılan kanallar deride gerçek anlamda yara görüntüsü oluşturmasa da cilt tarafından yara olarak algılanarak deri içinde yara tamir mekanizması oluşturur. Bu mikro-travmalar sayesinde organizmanın kendini yenileme süreci başlatılmış olur.

2000'li yılların başından bu yana yaygın olarak kullanılan, dünyaca kabul görmüş, ağrısız ameliyatsız tedavi yöntemi olan Dermal Roller tüm vücutta güvenle kullanılabilir. İğne uzunlukları 0.2 mm ile 3 mm arasında değişirken, kullanılacak bölgeye göre farklılık gösterir.

Dermaroller'ın Avantajları

  • Vücudun her bölgesinde; yüz boyun sırt ve saç derisinde bile uygulanabilir
  • Yüzlerce yıllık akupunktur teknolojisine dayanır
  • Birçok tedaviye göre oldukça ucuzdur
  • İsteğe göre lokal anestezik krem uygulaması yapılabilir
  • İşlemden sonra herhangi bir ağrı yoktur
  • Kalıcı bir deri hasarı oluşturmaz
  • Güvenle istenilen sonuçlar elde edilene kadar tekrarlanabilir
  • Lazerle soyulmuş cilde uygulanabilir
  • Klinik olarak test edilmiştir.
  • Bilinen hiç bir yan etkisi yoktur.

Siğiller, cildimizin üst tabakasına bir virüsün yerleşmesi sonucu ortaya çıkan, iyi huylu deri kabartılarıdır. Siğile neden olan virüslere HPV (human papillomavirus) denir. Bir şekilde cildinizde kesik ya da yaralanma olduğunda bu virüslerden birini kapma olasılığınız yükselir. Siğillerin çoğu zararsızdır ama virüs kaynaklı oldukları için son derece bulaşıcıdır. Siğile doğrudan temas etmek ya da siğile değen başka bir şeye temas etmek, virüsün yayılmasına neden olabilir. Ellerde, parmaklarda ve ayaklarda sık görülür.

Siğiller vücudun herhangi bir yerinde oluşabilir ve genellikle cilt renginde, sert ve pürüzlü olurlar. Öte yandan koyu renkte (kahverengi, gri-siyah), düz ve yumuşak siğil türleri de vardır. Örneğin ayak tabanındaki siğiller düz bir görünüme sahiptir ve nasırla karıştırılabilir. Bu tür siğiller yürüdükçe içe doğru itilip ağrı yapabilirler.

Hemen herkeste siğil çıkabilir ama bazı kişilerin siğile neden olan HPV virüsünü kapmaya daha yatkın olduğu düşünülür. Çocuklar, ergenlik çağındakiler, tırnaklarını yiyenler, tırnak etlerini koparanlar ve bağışıklık sistemi (vücudun savunma mekanizması) zayıf olan kişilerde siğil oluşması riski daha yüksektir.

Çocuklarda siğil çıktığında, herhangi bir tedaviye gerek kalmadan siğillerin kendi kendine geçtiğine sık şahit olunur. Ancak çocuktaki siğil giderek çoğalan, acı veren veya çocuğu rahatsız eden bir siğilse, mutlaka bir cilt uzmanı tarafından tedavi edilmelidir.

Siğil Neden Çıkar?

HPV (human papillomavirus) adlı virüs siğillerin ana nedenidir. Siğile neden olan bu virüsü kapmak, cildinizde kesik ya da sıyrık olduğunda daha kolaydır. Çocukların sık sık kendilerini yaraladıkları düşünülürse, bu durum neden çoğu çocukta siğil şikayetine rastlandığını da açıklamış olur. Ayrıca vücudun sık sık traş edilen bölgelerinde de, örneğin erkeklerin yüzünde ve kadınların bacaklarında siğil çıkma olasılığı yüksektir. Vücudunuzun herhangi bir yerinde çıkan siğil, vücudun başka bir yerine sıçrayabilir.

Bir kişinin vücudundaki siğile dokunmakla hemen siğil virüsü kapma ihtimali düşüktür ama hiç yoktur denilemez. Siğil virüsleri daha çok ıslak ve nemli yerleri severler. Bu nedenle örneğin havlu ya da terlik gibi neme uzak olmayan eşyaların ortak kullanımı, siğil virüsünün yayılmasını kolaylaştırır.

Öte yandan bazı kişilerin vücudu siğil virüslerine karşı daha dirençlidir, bağışıklık sistemi vücudu korur ve bu kişiler virüsü kolay kolay kapmazlar. Tabii bu durumun tam tersi de geçerlidir. Virüse karşı bünyesi daha az direnç gösterenler, bu virüsü çok çabuk alırlar.

Siğillere HPV virüsleri neden olur dedik. Şimdi bu virüsün bulaşmasında risk oluşturan durumları, virüsün vücudunuza girmesine neden olabilecek koşulları alt alta sıralayalım:

  • Alerjik bünyeye sahip olmak
  • Bağışıklık sistemini zayıf düşüren hastalıklar veya ilaçlar
  • Cinsel temas (genital bölge siğilleri temas yoluyla kolayca bulaşabilirler)
  • Deride kesik ve yaralar (virüsün yerleşmesini kolaylaştırır)
  • Havuz kenarı, hamam, kaplıca, banyo, duş, tuvalet gibi ortak kullanılan sıcak ve ıslak ortamlar
  • Hijyen koşullarına özen gösterilmeyen kuaförler, güzellik salonları
  • Ortak kullanılan ve siğile temas etmiş olabilecek havlu, bornoz, terlik, ayakkabı vb eşyalar
  • Cildin sık tıraş edilen bölgeleri (kesiklerin oluşması ve virüse kapı açılması ihtimali yükselir)
  • Siğile doğrudan temas etmek
  • Tırnak yeme alışkanlığı
  • Yorgunluk, uykusuzluk, stres, kötü beslenme, diyet, kansızlık benzeri nedenlerle vücudun zayıf düşmesi
  • Siğil Tedavisi

Siğil tedavisi doğrudan HPV virüsüne yönelik değildir. Tedaviler sadece ciltteki siğillerin yok edilmesini amaçlar. Eczanelerde bulabileceğiniz, salisilik asit içeren siğil ilaçları, doktor tarafından uygulanan koter ile yakma (elektrokoterizasyon), dondurma (kriyoterapi) ve lazer tedavisi gibi cerrahi yöntemler, siğillerden kurtulmak için başlıca yöntemler arasındadır. Siğillerle ilgili daha ayrıntılı bilgilere bir cilt uzmanına danışarak ulaşabilirsiniz.

Ancak genital bölgedeki siğiller için kendi kendine tedavi yöntemleri yerine bir uzmana başvurulması önerilir.

Bazı kişilerin vücudunda tedavinin ardından yeniden siğil çıkabilir. Bazı kişilerde ise bir kez siğil çıktıktan sonra virüs uyku durumunda kalır ve siğiller tekrarlamaz. Siğil tedavisinde, siğillerin yok edilmesinin yanı sıra bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi üzerinde de durulmalıdır.

Saçkıran, mantarların sebep olduğu bir cilt hastalığıdır. Her ne kadar adına saç kıran denilse de bu hastalığa sebep olan mantarlar, saçta, deride, tırnakta ve ayak parmaklarında mantar enfeksiyonuna yol açabilmektedir. Özellikle dikkat etmeniz gereken husus, saçkıranlı hastanın kullandığı tarak vb. ürünlerden uzak durmanız ve kullanmamanızdır. Saçkıran erkek ve dişi biçiminde 2 farklı şekilde inceleniyor. Dişi olan saçkıran, erkeğe göre yayılma konusunda daha hızlı ve daha güçlü. Saç’ın her bölgesine kolayca yerleşebiliyor ve kalıcı hale geliyor. Erkek saçkıran ise, yayılma konusunda daha yavaş ve etki ettiği bölgeler dişi’ye göre daha az. Saçkıran hastalığı istisnasız herkeste görülebilir. Fakat çocuklarda ve ergenlerde yaşça büyük olan insanlara nazaran daha sık ve kolay ortaya çıkabilir. Bunun en büyük nedeni ise, bünyenin daha zayıf ve hassas olmasıdır.

Hastalık Bulaşıcı Mıdır?

Bu hastalık özünde bir mantar hastalığı olduğu için bulaşıcıdır. Özellikle hastalıklı alanadirect temas neticesinde hem insanlardan hem de hayvanlardan kolayca bulaşabilir. Saçkıran nasıl bulaşır sorusunu cevaplayacak olursak, mantar enfeksiyonunu barındıran bir hastadan diğer vücuda kolayca aktarılmaktadır ya da az önce bahsettiğimiz gibi kullandığı ürünleri kullanırsak kolayca bulaşabilmektedir. Taşıyıcıya ise makas, tırnak makası, bıçak gibi temizlik konusunda sıkıntılı ürünlerden bulaştığı bilinir.

Hastalığın Belirtileri Nelerdir?

Hastalığın başlangıcı genel olarak küçük kabarcık ve sivilce gibi bir dış görünüşe sahiptir. Saçkıranın belirtileri arasında ilk ve en önemlisi budur. Kabarcık olan bölgede bir süre sonra halka biçiminde bir genişleme ve yayılma görülür, enfekte ettiği bölgedeki saçı dökmeye ve o bölgeye tabir-i caizse hakim olmaya başlar. Saç dökülmesi başlangıç aşamasında geçicidir. Ancak saçkıran kısa süre içerisinde tedavi edilmezse saç dökülmesi kalıcı kelliğe yol açabilir. Saçkıran’ın var olduğu bölgede saçlar zayıflar ve kırılgan bir hal alır. Nadiren saçkıran olan bölgede sarımsı cilt lekeleri de meydana gelebilir. Tırnaklarda görülen saçkıran mantarı şikayetlerinde tırnak şeklinde bozulmalar ve farklılıklar görülür.

Hastalığın Tedavisi Nasıldır?

Saçkıran, tedavi yöntemleri sayesinde çözümü olan bir cilt hastalığıdır. Saçkıranı tedavi edebilmek adına ilk olarak saçkırana sebep olan enfeksiyon yapıcı mantarları yok etmek şarttır. Bu da genellikle mantar ilaçları olarak bilinen toz, tablet veya krem şeklinde olan ilaçlarla gerçekleştirilmektedir. Bahsedilen ilaç türleri genellikle topikal uygulama adı verilen, hastalık olan bölgeye sürülerek uygulanmaktadır. Griseofulvin adı verilen tablet, en sık kullanılan ve tercih edilen tedavi ilacıdır. Saçkıran iğne tedavisi de yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Minoxidil içeren ve düzenli bir şekilde kullanılan spreyler de bölgeye uygulanır ve saç kıran tedavisinde etkilidir. Diğer taraftan bazı bitkisel tedaviler de saçkıran vakalarına iyi gelmektedir. Ancak bu çözümler kesinlikle ilaç tedavisi kadar etkili değildir.

Psoriasis de denen sedef, hastalığın bulunduğu yerde kızarıklık şeklinde kendini gösteren, zaman zaman ortaya çıkan, müzmin bir deri hastalığıdır. Derinin üst tabakasının kalınlaşıp, büyümesiyle sedef renginde kabuklanmalar görülür. Deri birkaç günde bir kendini yenilemeye başlar. Derinin üstünde ölü hücre tabakası artmıştır.

Vücudun bir çok bölgesinde belirtisi görülse de, sıklıkla dirsekler, dizler, saçlı deri, bel bölgesi ve tırnaklarda ortaya çıkar. Bazı hastalarda hafif, bazılarında şiddetli seyreder. Vücudun bir çok yerinde sedef şeklindeki kızarıklık ve kabuklanma görülebilir. Tedavi edilebilir bir sorundur.

Toplumun ortalama yüzde 2′sinde görülür. Bu durum hastalığın ne kadar sık görüldüğünü ortaya koyar. Genç yaşta ortaya çıkma ihtimali daha fazladır. Ailede bu hastalığın olması, sedef hastası olma eğilimini arttırır. Ayrıca sedef, mikropların neden olmadığı bir hastalık olduğundan, bulaşıcı değildir.

Sedef Hastalığının Sebepleri ve Tetikleyicileri

Hastalığın, kesin olarak sebebi bilinmemekle beraber, beyaz kan hücrelerindeki bir anormallik sonucu gelişebildiği düşünülmektedir. İltihap oluşur ve deri dökülmeye başlar. Deride meydana gelen kesikler, kaşıma, aşırı güneş yanması sonucu ortaya çıkabilir. Mikrobik bir hastalık değildir ve açık bir yara şeklinde değildir. Diğer insanlara bulaşması, onların sağlığında herhangi bir sorun oluşturması söz konusu değildir.

Yaralanmalar, tramvalar, bazı hastalıklar (eklem romatizması, mikropların neden olduğu hastalıklar, boğaz enfeksiyonu) ve kanser gibi bazı hastalıklarda kullanılan, bağışıklık sistemini azaltan ilaçların kullanılmasıyla sedef riski artar. Özellikle streptokok türü bakterilerin yol açtığı infeksiyonlar sonucu ortaya çıkabilir.

Bunların dışında stres, önemli bir faktördür. Ani şoklar, psikolojik bozukluklar sedefin daha da şiddetlenmesine yol açar. Sedefin ortaya çıkmasında ya da şiddetlenmesinde bazı ilaçlar da rol oynamaktadır. Ayrıca kalsiyum azlığı, hormonal etkilerin sedefin oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir.

Hastalığın Belirtileri

Sedefin değişik şekilleri vardır. Her sedef birbirinin aynısı değildir. Çocuklarda, yetişkinlerde, yaşılarda farkli özellikler gösterebilir. Çocuklarda kırmızı renkli, kepekli beliritler vardır. Yetişkinlerde ise hastalığın bütün belirtileri görülür. Kabarıklıklar giderek genişler ve kabuklanmalar ortaya çıkar. Yaşlılarda daha büyük çapta belirtiler görülür. Deri kalınlaşmıştır.

Deride; sınırları belli, pembe renkli bir plak, yüzeyinde gümüş renginde kabarıklıklar ile karakterizedir. Bu oluşum, kurudur ve kazınırsa kanayan noktalar şeklindedir. Elinizi, derinize sürttüğünüzde toz gibi olur. Daha önce belirttiğimiz yerlerde sıklıkla görülür. Tırnak yüzeyinde küçük çukurlanmalar vardır ve tırnak, yatağından ayrılır. Kalınlaşan ya da kırılan tırnak değişiklikleri görülür. Hatta sararma mevcuttur. Tedavisi kolay değildir.

Ayrıca kasıklarda, koltuk altında, genital bölgede hastalığın belirtisi ortaya çıkabilir. Sedef hastalarında, eklem iltihaplanması görülme ihtimali az değildir. Bazılarında bu iltihaplanma, hareket kısıtlılığına yol açar. Dolayısıyla eklem ağrısı da hastanın şikayetleri arasındadır.

Guttat sedef hastalığı: Deride küçük, kırmızı ve kabuklu kabarıklıklar oluşur. Genelde çocuklara görülen bu durum zamanla kendiliğinden geçer. Boğaz iltihabından sonra görülmesi niçin çocuklara görüldüğünü açıklamaktadır.

Sedef Hastalığı Tanısı

Tanı konması için öncelikle bir cilt hastalıkları uzmanına muayene olmanız gerekir. Yapılan fiziki muayene ile hastalık teşhis edilebilir. Hastalığın nadir de olsa tanısı konması güçleşebilir. Bu durumda deriden parça alınarak yapılan tetkikler sonucu tanı konur. Genelde kan testi yapılmaz.

Hastalığın şiddeti, seyri, yerleştiği yer hastalığın tipi ve uygulanacak tedavini şekli için fikir verir. Uygun tedaviyle kontrol altına alınsa da kronik bir hastalıktır ve hastanın yaşamını etkiler.

Sedef Tedavisi

Öncelikle tedavinin ne şekilde yapılacağına karar verilir. Bunun için hastanın yaşı, hayat tarzı, hastalığın seyri ve şiddeti dikkate alınır. Bu hastalığın tedavisindeki amaç; derinin dökülmesinin önüne geçilmesi ve iltihap oluşumun azaltılmasıdır.

Kullanılan losyon ve kremlerle kaşıntının ve deri üzerindeki kabarıklığın giderilmesi amaçlanır. Ayrıca doktorunuz, deri üzerine uygulanacak bazı ilaçlar verebilir. Bunlara kesinlikle uymanız gerekir. Gerek gördüğü takdirde bu ilaçlarla beraber fototerapi denilen güneş ışığı da kullanılır. Bunu hastanede doktorunuz kontrolünde uygulamalısınız. Yoksa güneş ışığının fazlası zarar verebilir ve hastalığın şiddetini arttırabilir.

Işık Tedavisi

Sedef hastalığında lokal ışık tedavisi kullanılır. Sadece sedefli bölgeye uygulanır ve böylece diğer deri bölgelerinde oluşacak yan etkilerin ortadan kaldırılması amaçlanır. Hastaların bir çoğu tedaviye direnç gösterir fakat az sayıda sedefi vardır. Bu hastalarda kullanılan ışık, ultraviole B’dir. Bu sistem bir çok hastada etkilidir ve başarılı sonuçlar alınır. İlaç ya da krem tedavisi uygulanıp bırakıldığında hastalık tekrar kendini gösterir.

Lokal ışık tedavisinde sedefli bölgeye bir kaç dakika ultraviole B verilir. İlaç kullanmaya gerek olmayan bir yöntemdir fakat iyileşmeyi hızlandırmak için bazen kremler veya ağız yolundan alınan ilaçlarla birlikte uygulanır. Seans sayısı kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 8-10 kere uygulanır. Tedaviden sonra uygulama yerlerinde kızarıklık görülse de hasta normal yaşamına devam eder. Son yıllarda avrupada yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.

Kurdeşen hastalığı,bir diğer bilinen adı ile ürtiker… Alerjik deri döküntüsü olarak bilinen bu hastalık özellikle küçük çocuklarda belirgin halde görülmektedir. Hastalık kırmızı lekelerle kendini belli eder ve tatlı bir kaşıntıyla bünyeyi rahatsız etmektedir. Akut ve kronik olarak 2 farklı türü vardır, kısa süreli alerji akut, uzun süreli alerji ise kronik ürtiker olarak bilinir.Akut ürtiker’in belli başlı nedenleri vardır,evcil hayvanlar,deniz mahsülleri,ilaçlar,arı sokması… Bu hastalığı kimi zaman vücut belirler, bazı insanlar ilaca ya da aşıya karşı narin bir yapıya sahiptir ya da arı sokması o vücut yapısı için büyük bir rahatsızlık ortaya çıkarabilir. Kronik ürtiker ise;güneş ışığı,derinin aşırı sıcağa maruz kalması ve alerjik hastalıklar tarafından tetiklenir.

Belirtileri Nelerdir? Tedavi Yöntemleri

Deri üzerinde,herhangi bir bölgede oluşması ve yayılması mümkündür. Kırmızı pullar şeklinde vücut üzerinde hızlı bir şekilde yayılır. Yüksek ısıya maruz kalındığında kaşıntı ve yayılma çok daha fazla görülür. Bazılarının üzeri kepeğimsi şekildedir ve pul pul dökülür.Kaşıntı özellikle gece yarıları ve çok sıcak alanlarda meydana gelir ve kişiyi depresyona götürecek derecede yoğundur. Kızarıklar genellikle kabarcık halinde ve küçük boyuttadır,yayılma süreleri çok hızlıdır ve kaşındıkça daha yoğun rahatsızlığa sebebiyet vermektedir. Tedavi aşamasında ilaçlar ve kremler önerilmektedir.Doktor, teşhis sonrası hastalığın derecesine bağlı olarak ilaç ve merhem kullanmanızı tavsiye edecektir. İlaçların devamlılığında hasta daha rahat bir duruma gelecektir. Uyarmak istediğim en önemli nokta ilaçlar tamamen bittikten sonra hastalık tümüyle yok olmaz çok sıcak alanlarda bulunduğunuzda ya da alerjiye sebep olan besinlerden aşırı tükettiğinizde hastalık yeniden baş gösterecektir

Roza kimi zaman rosa, gül hastalığı veya gülleme gibi isimlerle de anılmaktadır. Roza stres, sıkıntı, menopoz, güneş gibi nedenlerle ortaya çıkan mide rahatsızlıklarıyla da paralellik gösteren bir cilt hastalığıdır. Başlangıcında öncelikle sivilceye benzeyen bir doku çıkar, sonra bu doku döküntü haline dönüşür ve kırmızı bir halka halini alır. İltihaplı ve iltihapsız kırmızı kabartılar ile yüzdeki yanma hissi en belirgin bulguları olmakla birlikte roza hastalığı, reflü ve mide ülseri ile eş zamanlı olarak ortaya çıkabilir. Roza; yüzde sıcaklık hissi, kızarıklık, damar genişlemesi ve iltihabi sivilcelerle kendini belli eden kronik bir cilt hastalığıdır. Kızarıklıklar başlangıçta çıkıp sonra kaybolma gösterir. Hastalık ilerlediğinde ise kalıcı bir görüntüye neden olur. İlk görüldüğü bölge yanakların yan kısımlarıdır. İlerlediğinde vücudun her yerinde görülebilir. Gül hastalığının orta yaşlı ve açık tenli kişilerde sık görülür.

Hastalık Kimlerde Görülür?

Roza (Gül Hastalığı) her yaşta görülebilen, fakat sıklıkla 10-35 yaşlara arasında rastlanılan döküntülü bir deri hastalığıdır. Döküntü birkaç hafta veya yıl sürebilir. Genellikle hastalık kalıcı bir iz bırakmaz, fakat esmer kişilerde zaman içinde gerileyen kahve renkli lekeler kalabilir. Hastalığın geçiş süresi bünyeden bünyeye değişiklik gösterir. Geçtiğinde de hiçbir iz kalmaz. Sıcaklayıp terlemeden kaçınılmalı, ıslak tutulmamalı temiz tutulup doktora başvurulmalıdır.

Belirtileri

İltihaplı sivilceler veya iltihaplı olmayan kırmızı kabartılar Yüzde yanma hissi Yüz bölgesinde, alında, yanak, burun ve göz çevrelerinde kaşıntı, kızarıklık, yanma hissi ve döküntülerdir. Kaşıntıların şiddeti bazen artabilir ve göz çevresinde de zaman zaman ağrılar hissedilir.

Tedavisi

Alternatif Tıp Reishi mantarı, at kestanesi, karahindiba, üzüm çekirdeği, sentella bitkisi roza hastalığında kullanılan bitkilerdir. Bu bitkilerin içinde bulunduğu ürünler piyasada mevcuttur. Bu bitkileri doktor kontrolünde kullanmanız tavsiye edilir. Modern Tıp Hastalık kronik özellik gösterdiğinden erken teşhis edilmelidir. Siz ne yaparsanız yapın, ne kullanırsanız kullanın, hastalık çoğu zaman 2-6 ay sürer Gül hastalığının nedeni bilinmiyor. Genetik faktörler stres parazitler bakteriler hastalığın oluşmasında etken olabileceği düşünülen şüpheli sebeplerdir. Sıcak olmayan ılık banyolar yapılması tavsiye edilir. Döküntüyü arttıracak fiziksel aktivitelerden kaçınılması önerilir.

Cilt Yenileme Uzun yıllardan beri insanlar daha genç görünmek ve yaşlanmanın görünür etkilerini azaltmak amacıyla çeşitli cerrahi tedavi yöntemlerine başvurmaktadır. Yüz germe operasyonları bunların en yaygın örnekleridir. Sonuçta, yüz germe operasyonu ciddi bir ameliyattır ve anestezi, dokuların kesilmesi, tekrar dikilmesi, uzun iyileşme süreci, enfeksiyon riski anlamına gelmektedir. Asimetri, doğal olmayan görüntü muhtemel diğer komplikasyonlardır.

Cilt gençleştirme konusuna ilgili pek çok adayın yukarıda bahsi geçen sebeplerden dolayı cerrahi girişimleri tercih etmemesi sonucu cerrahi olmayan, iyileşme sürecinin daha kısa olduğu veya hiç olmadığı lazerle cilt yenileme ve lazerle cilt gençleştirme teknikleri geliştirilmiş ve son yıllarda giderek populerliği artmıştır. Ameliyat risklerini almadan cildin sıkılaştırılması, kırışıklıkların giderilmesi ve yerçekimi etkisi ile ciltte oluşan sarkmaların toparlanması çeşitli dokularda muazzam değişiklikler yapabilen lazer ile cilt gençleştirme teknolojileri ile mümkün olabilmektedir.

Lazerle cilt gençleştirme ve cilt yenileme işleminde kullanılan lazer cihazlarının tamamı cilde yüksek enerjili ışınlar gönderirler. Bu lazer ışınları cildin yapısında bulunan su molekülleri veya kromofor adı verilen ve renk içeren maddeler tarafından tutulurlar. Işık enerjisinin su ve kromoforlarca tutulması sonucu enerji ısıya dönüşür ve cildin ışığa maruz kalan bölgesini kontrollü olarak katmanlar halinde tahrip eder. Lazer atışlarına maruz kalma sonucu tahrip olmuş cildin güneş ve benzeri etkilerden yıpranmış ve kırışmış dış katmanlarının yerini, yeni oluşan taze cilt dokuları alır. Bazı lazerler cilt yenileme işlemini cilt dokularını tahrip etmeden sadece ısıtarak da sağlamaktadır.

Lazerle cilt gençleştirme işlemi sonucunda cilt yapısı ve görüntüsünde önemli bir gelişme sağlanabilir. Cilt daha genç, daha sağlıklı, lekelerden ve izlerden arınmış daha temiz ve duru bir görünüme kavuşur. Lazerle cilt yenileme işlemi ile cildin elastikiyeti artar ve kırışıklıklar önemli oranda azalır.

Botox sinir uçlarında iletimi sağlayan maddelerin üretimini engelleyerek sinir ile kas arasında iletimin azalması veya tamamen yok olmasını sağladığından istenmeyen kas hareketlerinde azalma yapar. Yüz ve boyun bölgenizdeki mimik kaslarımızın yoğun faaliyetleri, özellikle alın, kaş arası, göz çevresi gibi bölgelerde kırışıklıkların belirgin hale gelmesine neden olur. Göz çevresi ve alın bölgesindeki karşılıklar kişiye daha yaşlı ve yorgun bir ifade verirken, kaş arasındaki çizgiler ise kızgın bir ifadenin oluşmasına neden olur. Bu bölgedeki yüzeysel ve derin kırışıklıkların giderilmesi için genellikle bir seans botox uygulaması yeterli olmaktadır.

Estetik Dolgu(Hiyaluronik Asit)

Dolgu madde enjeksiyonlarının en önemli avantajı son derece pratik işlem olmasıdır ve ortalama 15-30 dakika gibi kısa sürelerde uygulanmaktadır. Genel anestezi gerektirmez, lokal anestezik kremlerle birlikte rahatlıkla uygulanabilir. İşlem yapıldığı anda hemen sonuç verileceği gibi bilinen bir yan etkisi yoktur. Uygulamadan sonra özel bir bakım gerektirmediğinden kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkilemez.

Dolgu Maddeeri ve Botox En Çok Nerelere Uygulanır?

  • Burundan yanak ve dudaktan taraflarına uzanan çizgiler
  • Dudak kenarından aşağı inen çizgiler
  • Dudak üstündeki çizgiler
  • Elmacık kemiği ve yanak
  • dudak dolgunlaştırma
  • Göz çevresi
  • Alın bölgesi
  • Kaş arası